"Acıda zevklerin en haz verici olanı saklıdır" diyor Dostoyevski.

Durmak yok, yola devam

"Önce öl sonra öde" teklifi yapılır şehrin insanına.

''Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak."

Verlaine'ın kendinden on yaş küçük olan Rimbaud ile aralarındaki ilişki, Brüksel ve Londra'da birlikte sürdürdükleri serseri yaşam, yeni şiirlerine esin kaynağı oldu. Verlaine, Rimbaud ile birlikte yaptığı yolculuklardan "Sözsüz Romanslar" adlı eserinde bahseder. Bu dostluğu yıkan acı olay (Verlaine, dostuna tabancayla ateş etmiş ve bu yüzden de iki yıl hapis cezasına çarptırılmıştı) sanatçının hayatını yeniden altüst etti.  

"İnlemek, ağlamak, yalvarmak; bunların hepsi onur kırıcıdır. Alın yazının seni sürüklediği yolda, uzun ve ağır görevini yerine getir. Sonra da benim gibi ses çıkarmaksızın acı çek ve öl. Ama başın dimdik, özgürce ve yiğitçe!" Önemli olan yenilmek değil baş eğmemektir! 

Ve an gelir. Bu insanın gerçekten beklediği an mıdır? Bilinmez. Alır seni götürür, belki çok uzaklara.  Bilmediğin bir yere. Görmediğin bir yere. Ve Attila İlhan yoktur artık. Ondan geriye kalan şiirleri ve bize bıraktığı diğer eserleridir. Kasketiyle, gözlüğüyle bazen bir televizyon kanalından gördüğümüz, belki yolda karşılaştığımız, hiç olmadı fotoğraflarına baktığımız o insan yoktur artık. Belki o da biliyordu ve bunun için yazmıştı...

İsmet Özel'i anlamaya çalışmalı mı? Ne yaparsak yapalım, asla anlayamayacağımız ve "Bana ne kadar uzaksın" tepkisini alacağımız bir insanı anlamak uğruna fedakârlık yapmanın ve kafa yormanın ne anlamı var? Bugün İsmet Özel, İMDER (İstiklal Marşı Derneği) kanalıyla Türklük üzerine düşüncelerini Türk insanına arz ederken bile onu anlamak imkânsız gibi bir şey değil midir? 

 

İlkokulu köyde, ortaokulu kasabada, üniversiteyi şehirde okumuş ve halen şehirde yaşayan biri olarak şehir hayatı ve şehir insanına ait kanaatlerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Kimileri için bir gün sırası gelir

O büyük evet'i ya da büyük hayır'ı demenin

Kim ki evet'i yanında hazır

Hemen belli eder kendini ve der demez

geçer yoluna saygınlığın, kendi inancının

Hayır diyen pişmanlık duymaz bundan, bir daha

sorulacak olsa

-hayır diyecektir yine. Ve işte bu hayır-

Bu haklı hayır- ezip geçer onu hayatı boyunca

"yüreğimde deniz mavisi bir dalga kabarıverdi; işte orada, güneşten bir havuzun tam ortasındaki hasırın üzerinde, Rivieralı aşkım yarı çıplak, dizlerinin üzerinde bir sağa bir sola dönerek kara güneş gözlüklerinin gerisinden beni süzüyordu.... Lolita. Hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum., Lo-Li-Ta.  Dilin ucu damaktan dişlere doğru, üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta." 

Page 4 of 5